Anneciğim, güzelim, bir mendil niye kanar?
Bir ölünün donuk ve yanık yüzü neler söyler? “Ey beni öldürenler, bu bir savaşsa beni öldürme hakkınıza saygı duyuyorum fakat bedenimi annemin kucağından, babamın gözyaşlarından, kardeşlerimin minik ellerinden mahrum etmeyin. Bırakın sevdiklerim beni doğduğum yere gömsün. Sevdiğim çiçekleri diksin mezarıma; Fırat’ın buz gibi suyunu döksünler yanmış ve yıkılmış bedenime. Biliyorum annemin bembeyaz mendili kana boyandı. O kan, kuruyacak, çocuklar büyüyecek, çeşmelerden kana kana su içecek ceylanlar.” Anne şöyle der: “Çocuğum beni bağışla, seni yıkayıp beyaz kefene saramadım, seni yıkayıp varsa günahlarından arındıramadım. Sana sarılıp gözlerinden, yanaklarından, büyümüş ellerinden öpemedim. Kesilmiş kulaklarına fısıldanamadım seni seviyorum diye. Kırılmış kollarından tutup bağlarda, bahçelerde gezdiremedim. Paramparça edilmiş bacaklarına sarılıp gitme diyemedim. Ey oğul, sen yaşadığın yere ne kadar da çok benziyorsun. Paramparça, yakılmış, yıkılmış, işkenceden geçirilmiş ve öldürülmüş… E