Kayıtlar

Mayıs, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AKP’yi Kendi Söylemleriyle Vurmak

Profesyonel bir hamle ile Deniz Baykal’ın CHP genel başkanlığından alaşağı edilmesi ve CHP’lilerin bir süre biat andı içtikten sonra toplu olarak “kıble” değiştirmesi o kadar hızlı oldu ki AKP’liler bile nasıl bir değerlendirme yapacaklarını şaşırdılar. Daha önceki yazılarda da ifade ettiğimiz gibi “ulusalcı kanadın ve ordunun bir yerden sonra o bildik stratejilerden şimdilik (darbe planları vs.) vazgeçmek zorunda kalacağını” ifade etmiştik. AKP’nin istihbarat kaynaklı bilgiler vesilesiyle medyaya sızdırdığı ve üzerinden oluşturduğu mağduriyet söyleminin bundan sonra ne kadar işe yarayacağı tartışmalı hale gelmiş bulunuyor. Kızılelmacı ittifak, Kılıçdaroğlu ismi üzerinde uzlaşacak ve AKP’nin “yapıyormuş/istiyormuş gibi görünme” stratejisini devralacaktır. Söylemlerini yumuşatıp “halkçı bir imge” üzerinden iktidarı hedefleyeceklerdir. İktidar ele geçirildiğinde (ki bu çok kolay değil. Buna en azından iktidarı dengeleme hedefi de demek mümkün.) gerçekten de AKP’nin işinin çok zor olacağı

Kendine Müslüman Yaklaşımlar ve Çelişkiler

Başından beri AKP hükümetlerinin büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği iki strajenin artık toplumun bir bölümü tarafından sevimsiz karşılandığını ifade etmeliyiz. Bunlardan biri, “gündemi belirleyebilme stratejisi”ydi. Bu stratejinin temel ayaklarından biri “emniyet gücü” diğeri ise “medya gücü”ydü. AKP, bu iki gücü profesyonelce kullanarak zaman zaman kendi başarısızlıklarını “gizlemeyi” başardı. Emniyet güçlerinin elde ettiği veriler, periyodik olarak medya gücü tarafından sansasyon yaratacak derecede gündemleştirildi. Bu bir yere kadar statükocuların gerçek yüzünü ve militarizmin ipliğini pazara çıkarmaya da yaradı. Ordunun o eski büyüleyici ve korkutucu karizmasının yerinde bugün yeller esmesinde bunun ciddi bir faydası da oldu. AKP, gündem değiştirme politikasını, “mazlumun mağdur edilmesi” şeklinde işliyordu. Mazlum, dışlandığında partinin eli kolu bağlanıyor; yapmak istedikleri, bir takım güç odakları tarafından engelleniyor ve “halkın partisi” mağdur ediliyordu. Dolayısıyla örne

Öldüğü zaman doğduğu yere gidermiş çocuklar?

Çocukları olanlar daha iyi bilirler, Evlat özleminin ve acısının ne anlama geldiğini… *** Bazen hastalanır çocuk, sen de hastalanırsın. Bazen düşer çocuk, sen yuvarlanacak olursun Bazen elini sıkıştırır bir yere, Senin parmağın morarır. Bazen eline bir şey batar, Sanki çuvaldız batmış gibi hissedersin. Bazen hemşire iğne yapar kalçasına çocuğun, Senin de etin acır. Bazen gece uykusunda sayıklar, Sen uyumadan sayıklarsın Bazen sabahlara kadar ateşlenir, Başucunda nöbete durursun. Bazen kusar, eyvah evim yıkılsın dersin. Bazen yemek yemez, Senin de iştahın kesilir. Bazen sabahlara kadar ağlar, Sen de içinden ağlarsın. Bazen güler, Bahçende çiçekler açar. Yürümeye başlayınca Yüzünde gülücükler açar. Konuşmaya başlayınca, Onun dünyası daha güzel gelir sana. Cümleler kurdukça masumiyetin tadını çıkarırsın. Dünyadaki en güzel duyguları onunla paylaşırsın; En güzel masalları ona anlatırsın En güzel şarkıları ona okursun En güzel ninnileri ona fısıldarsın Belki de en tatlı yalanları ona söyler

Şiddetli Geçimsizlik(!)

“İnsanın doğasında mevcut, bastırılmış bir davranış biçimi olan şiddet sözcüklerde sert, katı davranış; azarlamada ve cezalandırmada aşırı gitme; inandırma ve anlaşmaya varma yerine kaba kuvvet kullanma” şeklinde tanımlanıyor. Başka bir tanımda ise “şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür.” şeklinde ifade ediliyor. Şiddetin birçok türünden bahsetmek mümkün; fiziksel şiddet, sözlü şiddet, toplumsal ilişkilere uygulanan şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, aile içi şiddet, eğitimde uygulanan şiddet vb. Kitle iletişim araçlarının saldırganlık ve şiddet olaylarının ortaya çıkmasında ve artmasında herhangi bir payının bulunup bulunmadığı, varsa bu payın ne kadar olduğu her zaman tartışılmıştır. Bu konuda yapılan çalışmalar önemli ipuçları vermekle birlikte, toplumumuzdaki şiddet olgusunu tek başına açıklamaya yetmez. Kitle iletişim araçları aracılığıyla yayımlanan filml